Demokrasiyi akıl almaz çılgınlıklar yapabilme potansiyeli olan bir canavara benzetiyorum. Evet evet. Demokrasi tahribatı kabullenmek olduğu gibi aynı zamanda ürkütücü bir canavardır.
Toplumun %90'ı çılgınca bir şeyi kanıksadığı zaman geri kalan %10'luk dilimin yaptığının adı çılgınlıktır.
Çoğunluk hiçbir zaman(ya da genellikle) azınlık fikirlere vakit harcamaz.
Genellikle onları anlamaya çalışmaz.
Bazense anladığını sanan aydıncıklar türer.
Azınlık ise tüm vaktini neden çoğunluğun böyle bir eğilime sahip olduğunu anlamaya çalışırken çıldırmamaya özen gösterir.
(En azından bazı azınlıklar)
Çok, azı görmeye tenezzül etmez iken az olanın çokla ilgilenmekten başka çaresi yoktur.
Çünkü az olan her yerde mobbinge maruz kalır. Taciz edilir
Sosyal baskı alanının az'lara karşı olması için gaddar çok'lara gerek yoktur
Çok olmanın irade dışı/içi böyle bir eğilimi ve zaafı zaruridir.
Bu sebeple doğal alanda çok olmanın bu avantajı bulundukları tarafın hatalı taraf olma olasılığını her zaman artırır.
Çünkü çok olan tarafta olmak için fikirlere, delillere --argümanlara- ihtiyaç yoktur. Çok olması tercih için "genellikle" yeter şarttır.
Çok olan tarafta olmanın bu avantajı az'da dezavantaja dönüşür bu nedenle az olan tarafın her zaman daha fazla efora ihtiyacı vardır.
Doğal seçilim muhtemelen böyle işleyecek. Çok'ların bu esnek şartları onların sonu olacak her zaman böyle oldu.
Bir gün bütün yığınlar yok olmaya mahkumdur!
iskelet yığınlarının bu avantajlı koşulları, onların birbirlerini tüketmesine sebep olacak.
Az'ların dezavantajları ise onların fazladan efor sarfetmesine sebep olan güçlü yanları olacak.
Çok'luğun bu hadikabı sebebiyle her ne olursa olsun genellikle azınlık olanları daha fazla ciddiye almaya dikkat ederim.
Çünkü az olan bunun için bir "bedel" ödemiştir.
Hiçbir şey yoksa ödediği bedele saygı duyar ciddiye alırım.
Çok olan ise benim açımdan daha sıkıntılıdır
Çünkü onun ödediği bir bedelden ziyade isteyerek ya da istemeyerek edindiği bir "fayda" vardır.
Güvenmemek için sebep vardır
Öngördüğü fayda uğruna gizlediği bir şeyler olduğu ihtimali az'dan daha olasıdır.
Toplumun her alanında öne çıkan "gelenekselleşmiş putların" böylesine köklü olmasının asıl sebebi işte bu çok'lukta ön görülen faydadır.
Gelenek/popüler tabularından sıyrılamadığımız sürece ne sağlıklı kararlar alabilir ne de akılcı fikirler ortaya atabiliriz.
12 angry men'den critical bir sahne.
"Konuşacak ne var ki?
Burda 11 kişi suçlu olduğunu düşünüyor ve SENiN HARiCiNDE TEKRAR DÜŞÜNMEYE iHTiYACI OLAN DA YOK"
işte asıl mesele tam olarak bu!
Trend olanı kolayca benimsemek 'genellikle' sağlıklı kararlar ürünü değildir.
Daha çok popülizmin gücünü arkaya alma zayıflığıdır.
Demokrasi canavarına karşı alternatifimiz olmadığı sürece elimizdeki tek silah kitlesel olarak "bilgi" gücünü yayabilmek.
Eğitimi, bilinçlenmeyi, ahlaki kritik yetisinş yayabildiğimiz kadar yaymaktan başka çare göremiyorum.
Eğer demokrasiden başka çare yoksa dağdaki çobanı da, mahalledeki bakkalı da, belediyedeki hademeyi de, okuldaki öğrenciyi de eğitmekten bilginin gücünü kullanmaktan başka çare yok.
Demagoji ile eyleme dönük fikirleri ayırt edebilecek yeterliliği kitlelere yayabilmenin dışında başka çare yok.
Bu yüzden okuma oranı arttıkça bürokratları hafakanlar basıyor işte.
Cahilliğin handikapını kullanarak bir yerlere gelen iktidar ve muhalif tüm politikacıların bilgi ile alaşağı edileceği kesindir.
Bu noktada medet umulacak merci muhalefet de değildir.
Zira o meclisteki tüm bürokratlar adeta gizli bir ahitle danışıklı dövüş ile bulundukları konumdan memnunlar.
Partizanlık yaparak bakılmamalı.
Her politikacı, temsil ettiği kesimden bağımsız olarak aynı halkın zaaflarıyla oraya gelmiştir. ;)